Daha önce de
şüpheleniyordum, ama son aylardaki gelişmeler artık bu şüphemi iyice kesinleştirdi. Cumhurbaşkanı’nın anlı şanlı ekonomi danışmanlarının
kendisine doğru politika tavsiyesi vermediğine artık adım kadar eminim. Aslında ekonomi bilimine biraz daha hakim
olsalar, sadece Cumhurbaşkanı’nı değil, biz sıradan vatandaşları da rahatlatacak
kararlar almasını sağlayabilirler.
Neden mi
bahsediyorum? Hali hazırda yürürlükte olan dalgalı kur rejiminden bahsediyorum.
Bu dalgalı kur rejiminden bir an önce çıkıp sabit ya da 2001 öncesi kontrollü
kur rejimine geri dönmemiz gerektiğini söylüyorum. Cumhurbaşkanı’nın aslında yapacağı şey bir
an önce Hükümet’e gerekli talimatları verip böyle bir kararı çıkartmalarını
sağlamak. Bu kararın daha da kalıcı
olması istenirse ileride yeni anayasaya bir madde eklenmesi yeterli olacaktır:
“Yeni Türkiye’de TL dolara sabit kurla
bağlıdır,” gibi kısa ve öz bir madde olabilir.
Dalgalı kur
sistemini çöpe attığımız günün ertesinde siyasetçiler istedikleri demeci verebilirler,
arka arkaya günlerce derin ekonomi bilgilerini halkla paylaşabilirler. O zaman,
istediklerini yapmamakta direnirse Merkez Bankası Başkanını görevden
alabilirler. Kurda bir hareketlenme olacak olursa Merkez Bankası kur seviyesini
korumak için piyasaya dolar satar. Varsın, Merkez’in rezervleri biraz
azalsın. Nasılsa olsa bu geçicidir,
sonra yine artacaktır.
Bu arada, borsa
düşermiş. Düşsün. Kim takar borsayı. Zaten üç-beş zengin ve yabancı yatırımcı
oynuyor borsada. Kıt kanaat geçinen yoksul aileler borsada oynamıyor. Faizler
artacakmış, artsın. Zaten onun arkasında da faiz lobisi var.
Popülist
siyasetçi dalgalı kuru sevmez, çünkü dalgalı kur popülist siyasetçinin karizmasına
bir çizik attırıverir. Dalgalı kur rejiminin yürürlükte olduğu
dönemde siyasetçiler ekonomi politikalarını işlerine geldiği gibi yönlendirmek
amacıyla konuştukları zaman kur hiç beklemedikleri bir şekilde kontrolden
çıkıverir. Türk Lirası hızla değer
kaybeder, ve kolay kolay da o kaybettiği değeri geri kazanamaz.
Hızlı kur
artışının etkileri kaçınılmaz olarak çok yönlü olur. Yabancı parayla borçlanan
şirketlerin, bireylerin TL cinsi borç stoku hemen artar. Bazıları borçlarını ödeyemeyecek duruma gelebilir,
ve hatta iflas edebilir.
Kurdaki artışın popülist
politikacıyı ilgilendiren asıl etkisi bir kaç ay sonra görülür. TL’nin hızlı
değer kaybı ithal girdi ve ürünlerin fiyatlarını ve dolayısıyla üretim
maliyetlerini arttıracağı için, piyasada bütün
mal ve hizmetlerin fiyatları daha hızlı artacaktır, yani enflasyon
yükselecektir. Enflasyondaki artış ise,
en çok yoksulları olumsuz etkiler. Popülist siyasetçinin oy deposu olarak
gördüğü toplumun düşük ve orta gelirli kesimi hayat pahalılığından etkilendiği
zaman siyasetçi ne söylerse söylesin fayda etmez. Fatura kendisine kesilir. İşte bu yüzden, popülist
siyasetçi sevmez dalgalı kuru.
Yazdıklarımın
önemini anlamak için, 2001 öncesinin her türlü yetkiyle donatılmış ama hiç
kimseye karşı sorumlu olmayan popülist politikacılarının izledikleri
politikaları daha yakından incelemek gerekir. Burada yerim kısıtlı. Ancak bir örnekle
yetineyim. O anlı şanlı popülist politikacılar dalgalı kura geçmeyi hiçbir zaman
istemediler ve geçmediler de. 1994’teki
krizin sorumlusu Tansu Çiller aklından bile geçirmedi dalgalı kuru. Koskoca ekonomi profesörü siyasetçinin elbette
vardı bir bildiği. Kriz, Ocak 1994’de
patlak verdi ama kontrollü kur rejiminde olduğu için krize karşı alacağı önlemleri
27 Mart 1994’deki yerel seçimler sonrasına kadar bekletti. Başlangıçtaki
artıştan sonra Merkez Bankası TL’de başka bir değer kaybı olmasına izin
vermedi. O gün geçerli olan kur rejimi dalgalı kur olsaydı, bunu yapabilir
miydi?
O dönemin siyasi
elitleri, 1980’lerin sonlarından 2001’e kadar oy uğruna popülist politikaları istedikleri
gibi uygulamaya, rant dağıtmaya, devlet bütçesini kuşa çevirmeye devam
ettiler. 2001 krizinin başındaki IMF
baskısı olmasa bu popülist politikacılar, diğer makro reformlarla birlikte dalgalı
kura geçmeyi de engellerlerdi. Ama, ne yapsınlar? Artık mızrak çuvala sığmıyordu; denize düşen de
yılana sarılırdı.
Siyasetçilerimize
yaptığım önerimi tekrarlamak istiyorum. Sakın ola, sadece Merkez Bankası
Başkanı’nı değiştirmekle yetinmeyin. O değişikliği yaparken, dalgalı kuru da atın
çöpe gitsin. O zaman `Yeni Türkiye’yi istediğiniz gibi yönetebilirsiniz.
Yoksa, şu anda yürürlükteki dalgalı kur rejimiyle `Yeni Türkiye’ projesinin başarılı olması mümkün
değildir. Unutmayalım ki, siyasette mutlak yetki, ekonomi politikalarında mutlak yetki olmadan hiçbir işe yaramaz!
Bakınız, kur yükseldikçe
sayın Cumhurbaşkanı para politikası ve faizler üzerine konuşamaz oldu. Konuşsa
da, “enflasyonu düşürmek için
faizi düşürmek lazım” gibi ekonomi literatürüne orijinal katkı sayılabilecek demeçler
vermek yerine, “çözsün bu
sorunu ” diye topu Merkez Bankası’na atmak zorunda kaldı. İşte bu yüzden, Cumhurbaşkanı’nın özgürce
konuşmasını engelleyen bu dalgalı kur rejimine Yeni Türkiye’de yer olamaz!